Mersin Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında, “Şiddetin Yeni Formu: Dijital Şiddet” başlıklı bir webinar düzenlendi.
25 Kasım Perşembe günü çevrim içi olarak düzenlenen ve aynı zamanda 102.8 Mersin Üniversitesi Radyosu’ndan da canlı olarak yayınlanan etkinliğe, Üniversitemiz Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Aslıhan Doğan Topçu, akademik ve idari personel ile öğrencilerimiz katıldı.
Üniversitemiz Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Aslıhan Doğan Topçu, etkinliğin açılışında yaptığı konuşmada, 25 Kasım’ın aslında kadına yönelik eril şiddete karşı mücadelenin tarihi olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Aslıhan Doğan Topçu, toplumda şiddetin çocuğa, kadına, erkeğe, hayvanlara kısaca her varlığa, her an ve her yerde yöneltilebildiğini, ancak ne yazık ki çok yoğun şekilde bu şiddetin öznesinin-failinin erkek ve mağdurun-nesnesinin de kadınlar olduğunu, kadın cinayetlerinin her geçen gün arttığını belirtti.
Prof. Dr. Aslıhan Doğan Topçu, kadınlar için şiddetin nereden, ne zaman ve kim tarafından yöneltileceğinin belli olmadığını bu nedenle önleyici mekanizmaların kullanılmasının gerekliliğini belirterek, T. C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından kadınların kullanımına sunulan ve Google Play Store ve Apple Store’lardan indirilebilen Kadın Destek Uygulaması KADES’in önemine değindi. “Bugüne dek öldürülen, erkek şiddetine kurban giden tüm kadınların anısı önünde saygıyla eğiliyorum” diye sözlerini tamamlayan MERKAM Müdürü Prof. Dr. Aslıhan Doğan Topçu, etkinliğe katılan konuşmacılara ve izleyicilere teşekkürlerini iletti.
“Kavramlar Işığında Yakın İlişkilerde Şiddet” başlıklı sunumu gerçekleştiren Üniversitemiz Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Anabilim Dalı öğretim elemanı Arş. Gör. Dr. Özge Ünal, kadınların evlilikte, flört döneminde veya iş yaşamında birçok farklı şiddet türünü deneyimlediklerini ifade etti.
Arş. Gör. Dr. Özge Ünal, “Flört ilişkisi, yakın ilişkilerinin bir türüdür. Literatürde sıklıkla romantik bir ilişki olarak çalışılır. Flört ilişkisi, güvenli sınırlar içinde olduğu zaman, partnerlerin birbirini tanıması için faydalıdır da. Ancak flört şiddetini tanımlayacak olursak, partneri kontrol etmek ve zarar vermek için onun kişisel gelişimini engelleyen ve istismar eden davranışlar olduğunu görürüz. Flört şiddeti, her türlü ilişkide görülebilir” dedi.
Araştırmalarda, kadınların sıklıkla flört şiddetine maruz kaldıklarını ifade eden Arş. Gör. Dr. Özge Ünal, “Şiddeti uygulayanın bireysel özelliklerine bakıldığında; madde kullanımı, aile şiddetine maruz kalmak, kaygılı bağlanma biçimi, sosyal becerilerinde eksiklik, cinsiyetçi tutumlara sahiplik öne çıkıyor. Şiddete maruz kalan kadınlar özgüvenini kaybediyor. Yalnızlaştırılmaları sebebiyle de etrafında destek isteyecek bir kimse bulamıyor ve şiddet uygulayan partneri bırakmakta zorluk yaşıyorlar” dedi. Dr. Ünal, yaşanan bu sorunun, sosyal düzenlemeler ve eğitimler ile uzun vadede çözülebileceğini, bunun için de toplumdaki eşitsizlik üreten söylemlerin azaltılmasını, kadınların da şiddetin farkında olarak bu duruma itiraz etmeleri gerektiğini söyledi.
Kadınların Dijital Şiddet Farkındalıkları Zayıf
Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Zeynep Özarslan ve Doç. Dr. Filiz Yıldız, “Dijital Flört Şiddeti ve Kadın Deneyimleri” başlıklı sunumlarında, birlikte hazırladıkları çalışmanın literatür ve araştırma bulgularını katılımcılarla paylaştı.
Kadınların kendilerine uygulanan dijital şiddet konusunda farkındalıklarının zayıf olduğunu söyleyen Doç. Dr. Zeynep Özarslan, dijitalleşmenin hayatımıza olumlu özellikler kazandırdığını ancak yeni eşitsizlikler de meydana getirdiğini söyledi. Doç. Dr. Zeynep Özarslan; sanal şiddet, siber şiddet, çevrim içi şiddet gibi kavramların tanımlarını da katılımcılarla paylaştı.
Kadınların yaşadığı dijital şiddetin, sosyal medya platformlarında, mesajlaşma uygulamalarında, bloglarda, canlı yayın araçlarında meydana geldiğini ve bu noktada dijital güvenliğin sağlanmasının çok önemli olduğunu ifade eden Doç. Dr. Zeynep Özarslan, “Tarayıcı geçmişini temizleyerek, bağlantı ve cihaz güvenliğini sağlayarak, kamuya açık kablosuz ağların üzerinden şifre girmeyerek ve parolalarımızı kimseyle paylaşmayarak dijital güvenliğimizi sağlamalıyız” dedi.
Doç. Dr. Zeynep Özarslan ile birlikte hazırladıkları çalışmanın araştırma bulgularını paylaşan Doç. Dr. Filiz Yıldız ise, çalışmalarında özellikle dijital flört şiddetine maruz kalmış kadınlarla konuştuklarını söyledi. Partneri denetleme ve baskılama, ısrarlı takip, cinsel içerikli paylaşım, cinsel içerikli şantaj ve intikam pornosu konu başlıklarında katılımcıların görüşlerini aldıklarını belirten Doç. Dr. Yıldız, “Çalışmada kadınların partnerlerinden yöneltilen sosyal ilişkilerine, kıyafetlerine, davranışlarına karışma, hesaplarının şifrelerini isteme, etkileşimlerini denetleme gibi şiddet türlerine maruz kaldıklarını ortaya çıkardık. Sosyal medyada ise yine partnerlerinden kadınlara yöneltilen beğeni yorumlarını izleme, foto video paylaşımlarına müdahale etme, takipçi silme, çevrim içi oluş tarihine bakma vb. davranışlarına maruz kaldıklarını gördük” dedi.
Katılımcıların maruz kaldıkları şiddet davranışlarını, görüşmelerden elde edilen veriler üzerinden dinleyicilere aktaran Doç. Dr. Filiz Yıldız, konu üzerine farklı açılardan daha çok araştırma yapılması gerektiğini söyledi.
Sosyal Medyanın Kullanımının Artması Sosyal Medyadaki Şiddeti Arttırdı
Üniversitemiz Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kar ise, konuşmasına internet ve sosyal medya platformlarının doğuşu ve gelişimini aktararak başladı ve adli olaylarda sosyal medyanın rolüne değindi.
Günümüzde sosyal medya platformlarının artan kullanımı ile birlikte sosyal medyadaki şiddetin de arttığını ifade eden Prof. Dr. Kar, 2012-2017 yılları arasında Üniversitemiz Adli Tıp Anabilim Dalı’na yapılan başvurular üzerinden gerçekleştirdikleri çalışmaların verilerini katılımcılarla paylaştı.
Prof. Dr. Hakan Kar, sosyal medyada işlenen suçların; hakaret, cinsel taciz, tehdit, haberleşmenin gizliliği ihlali, özel hayatın gizliliği, kişisel verilerin kaydedilmesi ve yayılması olarak kategorize edilebileceğini söyledi.
Kimi zaman sosyal medya kullanıcılarının yaptıkları eylemin bir suç unsuru taşıdığı konusunda bilgisinin, farkındalığının dahi olmadığını belirten Prof. Dr. Kar, Türk Ceza Kanunu’ndan ilgili maddeleri aktararak sosyal medyada işlenen suçlara karşılık gelen cezalara ilişkin örnekler sundu.
Etkinlik, gerçekleştirilen sunumların ardından katılımcıların sorularının cevaplanması ile sona erdi.